Orijinal Adı : A Clockwork Orange
Türkçe İsmi : Otomatik Portakal
Yapım Yılı : 1971
Tür : Suç - Dram
Süre : 2 Saat 16 Dakika
Yönetmen : Stanley Kubrick
Oyuncular : Malcolm McDowell - Patrick Magee - Michael Bates -
Warren Clarke
imdb puanı : 8.3
1960'lı yılarda bozulan ahlaki
gelişme ve değişmeler tam anlamıyla 1970'lerde tavan yapmıştır dünyada. Dünya
basit bir düzen içinde işlerken ahlaki çöküntü yavaş yavaş kıyıya vurup
insanlığa modernleşmenin verdiği haz ile kendisini yalnız ve yüce bir varlık
olarak görmesine neden olmuştur. Modernleşme ile bencillik artmış
modernleşmenin dışında ruhsal çöküntü her eve uğramıştır. Artık bireyler daha
bencil ve toplumdan bir o kadar da uzaktır.
Başta kitaptan bahsedelim. Kitap Anthony
Burgess'e ait. Ve açıkçası işleniş açısından Recaizade Mahmut Ekrem'in
unutulmaz romanı Araba Sevdası'na yer yer benzemektedir. Recaizade Mahmut ekrem
romanın da yanlış batılılaşmanın etkisiyle gelişen olaylara yer vermişken
Burgess ise kuralsızlığın acımasızlığın
verdiği parçalanmayı modernleşme etkisiyle anlatmaktadır. Peki kurallar olmazsa
ne olur? Uymazsak ne değişir işte bu konuda bir kaç kelime yazarsak ülke kurmak
zor iştir ama bir ülkeyi bitirmek için önce en alt kademesinden başlamak
gerekir. Küçük çekirdek ailenin bir ferdinin değişmesi lazım. Ailede ki bir
birey değişir. Birey aileyi deiğiştirir. Alile toplumu, toplum da ülkeyi. Yazarın
korkusu da budur aslında eskilerden kalan o İngiliz sisteminin bozulmasından
korkmaktadır.
Yavaş yavaş filme gelirsek
Stanley Kubrick'in şiddet şiddeti doğurur felsefesi ile işlemekte olduğu suçun
çok ama suça karşılık bir cezanın olmadığı bir ortamdan bahsetmektedir. Alex'in
gözünden anlatılan hikaye ile filme giriyoruz. Ve aslında bu da beynimize hem
yazarın hem de yönetmenin oynadığı bir oyun.
Olayların merkezine kuruluyoruz. Hem olaylara Alex adlı anti-kahraman gözünden
bakıyoruz hem de kendimizi içerde hissediyoruz. Film bizi öylesine içeri
çekiyor ki filmi izlerken kibir kat sayınız yükseliyor küçümsüyorsunuz
etrafınızı, toplum dışında hissediyorsunuz kendinizi, bir parça küçük dağları
ben yarattım havasına giriyorsunuz.
Tam da burda kitabın yazarı olan
Brugess'in kitap hakkında ki görüşüne yer verirsek ;
"Tüm hayvanların en zekisi,
iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu
otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan
kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum..." demiştir.
Bu sözü açıklamak için en mantıklı
olan şey ise Freud'un yapısal kuramına atıfta bulunmamız gerekmektedir. Aslında
tamamen bilincimizi geri çeviremeseydik tüm hayvanların en zekisi olamazdı
insanoğlu sadece hayvan sınıfında yer alırdı. İd yani bilincimizin karanlık
yüzü bu filmle birlikte gördüğümüz kısım daima bastırmaya çalıştığımız iç
yüzümüz. Eğer bilinçaltımız bize sahip olsaydı Alex gibi bireylere
dönüşecektik.
Bize verilen akıl ve aklımızı
kullanarak iyiyi kötüyü ayırt etme duygusu ile birleşip dünyayı yaşanılabilecek
yer yapmıştır. Zamanın öncesinden gelen ahlak duygusu yok şu anda dünyamızda
bireyselleşip yozlaştığımız için. Tam kırk küsür sene önce yazılan roman ya da
beyazperdeye aktarılan film hiç bir zaman eskimeyeceği de burdan belli etmekte
kendisini.
En iyi film yönetmen dahil 4
dalda akademi adaylığı olan film (((en iyi erkek oyuncu adaylığı olmamasına
şaşırdım doğrusu))) hiç birisini kazanamamış ve ödülleri Gene Hackman'ın en iyi
erkek oyuncu ödülünü de aldığı The French Connection - Kanunun Kuvveti'ne
kaptırmıştır.
Yönetmen Kubrick'in betimlediği o
kadar çok şey var ki film de söz olmasa bile taplo da gösterior ne demek istediğini
ya da kıyafetlerde. Bunu yaparken de başlı başına bir tiyatro yönetmeni gibi
yüzümüze çarpıyor.
Oyuncu yönünden eleştirmeye gerek
yok ama hem Alex'i oynayan Malcolm McDowell hem de kardeşleri oynayan oyuncular
Freud'un id kısmına o kadar bağlı kalarak oynamışlar ki o yüzden eleştiriye
açık bir konu değil.
Film hakkında eleştirilerimize
gelirsek bu kadar da yüzümüze vura vura anlattığı gibi bilinç altımız duygu açlığı,
doyumsuzluk, bencillik ile bu kadar kirli mi? Gerçekten de bilinç altımıza izin
verirsek bu kadar mı kötü insanlarız? Bunu düzeltmek için neden bilinçaltını
süper-ego ile karşılaştırmadan dışarıdan yardım alarak yapması eleştirideki baş
konular. Kubrick bu filmi biraz da kendisini içselleştirememesiyle alakalı.
puanım : 8.9
Güzel film ��
YanıtlaSilbu mu güzel film kafayı yemiş olmalısın
Sil