The Thin Red Line

açıklama.

bohemian rhapsody

açıklama.

Split

açıklama.

Drifters

açıklama.

8 Mart 2017 Çarşamba

Snowpierce - Kar Küreyici






Orijinal Adı : Snowpiercer

Türkçe İsmi : Kar Küreyici

Yapım Yılı : 2013

Tür : Dram - Aksiyon - Bilim Kurgu

Süre : 2 Saat 6 Dakika

Yönetmen : Joon-ho Bong

Oyuncular : Chris Evans - Jamie Bell - Tilda Swinton - Kang-ho Song - Ed Harris - John Hurt

imdb puanı : 7.0




Başta belirtmek gerekirse bu filmi neden seyretmedim diye kendime sordum? Etkileyici bir trajik hikaye ile filme giriş yapılmakta. Klasik bir kıyamet sonrası senaryoyu aslında günümüz yaşantısıyla harmanlandığını filmde görüyoruz.

Yönetmen Joon-ho Bong aynı zamanda senaryosunu da yazdığı Snowpierce tam anlamıyla Uzak-doğu filmi sayılmaz harmanladığı oyuncu kadrosu ve kullandığı diller bakımından tam anlamıyla evrensel bir film yapmış olarak çıkmaktadır karşımıza.

Kült filmler arasında şu anda yeri olmayabilir ama ilerde bu filmi senaryoyu mutlaka tekrar tekrar karşımıza çıkacaktır.



Film İncelemesi:

Dünya gitgide ısınmakta ve bu ısınmayı ne yavaşlatabiliyoruz ne de durdurabiliyoruz. Bir silah elimizde olsa kullanır mıydık acaba? Sonunda dünya yaşamını alt üst edebileceğimiz yada bu küresel ısınmayı durdurabileceğimiz. Sanırım herkes kullanmaya meyilli olur yada dünya da ki bu ısınmaya neden olan her şeyi engellemeye çalışır.

Hintlilerin saçma bir kast sistemi vardır. En alt tabakada Paryalar(köleler), onların üst kısmında Sudralar (işçi sınıfı), Vaişyalar (toprak sahipleri - tüccarlar), Kshatriyalar (yöneticiler - askerler), ve en üst kısımda Brahmanlar (din adamları - alimler). Bu sisteme insanlar nasıl biat ediyorlar? Cevabı çok basit bir kez daha dünyaya geleceksin ve o zaman üst kısımda yer alacaksın. Bu dünya da üst kısmın rahat etmesi için alt kısma yalan söyleyip uyguladığı kast sistemi.

Bence filmin senaryosu da tamamen bu sistem ve düzene temel bir eleştiri.

Herkesin insan olduğu hayatta birbirimizden ayrılmak ve belli bir sitem içinde sıralanmak insanlığa göre değil işte insanlığın öldüğü an bu sıralama ve düzenin yapılması.

Sitem basit aslında alt kısım susar ve üst kısım yaşar.

Günümüz bazı dikta rejimlerine bakalım aslında belli bir robot, makine düzeni içinde gelişmektedir. Her şey bir çark ve bu çark için de en ufak parçaların bile sorunsuz çalışması lazım. Makinenin kusursuz çalışması için düzenin işlemesi yani çark parçalarının kusursuz olması lazım. Belki yönetmenimiz kuzeyinde ki kardeş ülkesinin eleştirisini filmle belirtmiş hali.

CW7 küresel ısınma silahı ya da bombası bir gaz patlaması sonucunda dünyanın buz tutması. Şu anda böyle bir durum yaşansa sanırım herkes canı için trene biner. Trene binenler şanslı ama özellikle de ön tarafındakiler.

Tek mekan filmlerin şahı 12 Angry Men (12 Kızgın Adam) gibi oyunculukla kusursuz olmamış ama senaryo ile iyi ve kaliteli sayılacak yapım olmuştur. (((tek mekan derken salt tren olmasını kastediyorum yoksa 12 Kızgın Adam'da ki tek oda mantığı yok.)))

Oyunculuk bazında:

Kaptan Amerika ile yıldızı parlayan Chris Evans'ın en etkileyici performansı. Bu filmde aslında tamamen kas gösterisi değil oyunculuk bazında da iyi olduğunu gösterdi. Açıkçası ileriki performansları biraz değiştirirse Akademi ödüllerinin aranan ismi olur. Artık kendisini aşıp ile dramaya yönelmesi bu ödül adaylığını kendisine getirecektir.

Tilda Swinton kadar değişmeye müsait oyuncu görmedim. Meryl Strepp nasıl her rolünün hakkını verip onu Oscar seviyesine çıkartıyorsa bu kadın da rolünün hakkını verip her şekilde başarılı olacağını kanıtlıyor.  Ben biraz Tilda Swinton ile Cate Blanchett'i birbirine çok benzetiyorum ikisi de girdiği rollere bürünebiliyorlar tam anlamıyla.

Ed Harris tüm hikayenin anlamını açıklıyor aslında kafada ne kadar soru işareti varsa hepsi ortaya çıkıyor.

Yönetmene gelirsek:

Hem yazıp hem yönettiği senaryoyu çok iyi harmanlayan Joon-ho Bong'un tek eksi kısmı uzakdoğu sinemacıların yaptığı yakın plan çekimlerin fazlalığı ve sanki seyircinin olayı içinde hissetmesi için el kamerası şeklinde çekmesi. Bu sanırım bir felsefe İskandinav Ülkeleri yönetmenleri geniş açı ile çalışıp etrafı benimsetirken Uzakdoğu yönetmenleri dar açı ile oyuncunun ruhuna odaklanma amacı taşıyor.

Balık kavağa ulaşır mı? Ya da ayakkabı şapka olur mu?
Bu soruları merak ediyorsanız mutlaka izlenmesi gereken filmdir Snowpierce.

puanım : 8.1

4 Mart 2017 Cumartesi

Legion 1. Sezon 3. Bölüm




Başlayalım mı?

Gerçek olan nedir? Ya da sahte kimin eseridir? Dünya var mı ya da var olduğu biliniyorsa bunu kim yaptı?

Legion'un bu bölümünde bu sorulara yanıt arıyoruz.

Her ne kadar John Locke "insan zihni boş bir levhadır" dese de David bomboş bir levha olarak önümüze sürülemez gibi geliyor. Ve Legion'a da bir de bu gözlerle bakalım.

David bu özelliklerine doğuştan mı kazandı? Yoksa yaşantı yoluyla mı kazandı? Bunun cevabını almaya erişmeye çalışsak da ve cevabımız her ne kadar doğuştan gibi görünse de David'in yaşantısı çok karmaşık ve çok esrarengiz. Bunlar elbet çözülecek ilerleyen bölümlerde.

Legion evreni kuran hakkında bir bilgi sahibi olduk. Ve bu hikaye ilerde işlenmek üzere kapatıldı. Dr. Melanie Bird özellikle bazı şeyleri gizliyor ve bunlar aslında David'e bakışları ile anlaşılıyor.  Daha önce de belirttiğimiz gibi tam bir iyi karakter değil gibi geliyor Dr. Melanie Bird.

David telepaat mı ya da bundan çok mu güçlü. Güçlülüğünün farkında olan iki grup Dr. Melanie Bird ve The Eye(((Göz))). Bu bölümde aslında hikaye bazında ikiside geri planda.

(((Bu sadece benim fikrim : Güçlerinin farkında olunca David sanki iki gruba da düşman olacakmış gibi )))

David'i engelleyen kısım kendisi mi acaba ya da David'in kaldığı hastane de zihinleri ile oynandı mı? Çocukluğuna dahi tam olarak erişemiyorlarsa (babasının suratını hatırlamadığı için) sanki ikinci şık doğru gibi. David bir çok beyine sahip olabilme ihtimali var mı? Bu da ikinci hipotezimiz. Gizlediği kısımlar durmadan kahramanımızın önüne geliyor. Saklamaya çalıştığı şeyler sanki beyninin arkasına atıyor.

Şeytan zamanın gerisine hakim ve geçmişin günahlarını yansıtmakta ve aynı zamanda geleceğe de hakim olmak istemekte. Şeytan David'in bir şeyler sakladığı yerlerde ortaya çıkması ile yaşantıyı engelleyen kısım olma yolunda ilerliyor. Ve David'in zihninin yasıtması gibi sadece içeriye o gizli bölüme hakim olduğunu gösteriyor.

Amy?

Dizide ki var olan soru işareti. İlerleyen bölümler de elbette David kurtaracak ve başı derde girecek ama asıl konu eğer aynı genleri taşıyorlarsa onda bir güç var mı? Eğer varsa ileride daha çok mutant avı ve kişilerin ölümüyle sonuçlanan bir hüsrana ilerleriz ama eğer yoksa David üzerinden harika senaryo izleriz.

Bir parantez Syd için belirtelim: masum bir güzellik ama pek de masum olmayan bir evrenin parçası ilerde seçim yapmak zorunda kalacak şeklinde hayatı cereyan etmekte. Ve hala Syd için cevaplanmamış sorular var önümüzde.


3 Mart 2017 Cuma

Manchester by the Sea - Yaşamın Kıyısında





Orijinal Adı : Manchester by the Sea

Türkçe İsmi : Yaşamın Kıyısında

Yapım Yılı : 2016

Tür : Dram

Süre : 2 Saat 17 Dakika

Yönetmen : Kenneth Lonergan

Oyuncular : Casey Affleck - Michelle Williams - Kyle Chandler - Lucas Hedges

imdb puanı : 8.0


Bir çok şey kayıp geçer avuçlarımızdan ve bir çok hikaye ile hiç karşılaşmayacağımız gibi yaşarız. Zorluklar çıkarır hayat karşımıza sürekli. Ve sürekli bunları taşıyıp taşıyamadığımızı ölçer. Dram türünün ağır örneklerinden biri olan Manchester by the Sea (Yaşamın Kıyısında) bizim güçlü taraflarımızın da olduğunun resmini yansıtıyor bize ama aynı zamanda acizliğimizi de ortaya koyuyor. Acizdir insanoğlu yaptıklarından sürekli pişmanlık duymakta bu yüzdendir. Güçlüdür insanoğlu ne darbe alırsa alsın ayağa kalkmaya çalışır.


Gelelim filmimize Boston 'da tamirci olan Lee'nin (Casey Affleck) hayatı travmatik dönemlerden geçmiştir. Bir çoğumuzun kaldıramayacağı kadar ağır yenilgiler alan Lee her şeyden soyutlanmış sadece yaşamaya çalışan biri. Aslında yaşamaya çalışan da demeyelim işin özü yaşamının sonlanacağı anı bekleyen biri. Kendisi Manchester'a dönmez hiç bir şekilde abisinin rahatsızlandığı anlara kadar. Bir kaç kez Manchester'a gider abisini hastaneden çıkarıp tekrardan Boston'a dönmektedir. Ama döndüğü Manchester'da kalması gerekecektir bir süre abisinin vefatıyla. Lee'nin yaşam döngüsüne halka ekleniyor ama bizler neler olduğunu oraya dönüp hatıralarının canlandırdığı anlarda şahit oluyoruz. İşte ondan sonra film sakin bir ırmağın aktığı gibi, şiir gibi akmakta.


Lee zor bir göreve sahip olacak hem abisinin kaybı, hem Manchester'da geçireceği vakit, hem de balıkçılık yapan abisinin  ergen oğlu Patrick'e bakma. Bunlar olurken film içinde sürekli geri gidişler ile Lee'nin yaşamına giriyoruz. Girdikçe hem kendimizi hem de Lee de buluyoruz hem de Manchester'da ki soğuk günlerde.


Trajedi, trajedi, trajedi filmin özeti. Çok ağlayabilirsiniz bu filmde ya da yer yer tatlı gülüşmeleriniz ortaya çıkabilir. Belki hiç aydınlık değil hayatınız, belki de büyük refaha sahipsiniz. Ama önce de dediğimiz gibi hayatın ne getirip ne götüreceğini hiç bir zaman bilemeyeceğiz.


Usta kalemden çıkan Manchester by the Sea 227 uluslararası ödül adaylığı bulunmakta ve 105 tanesini de kazanmıştır. En İyi Erkek Oyuncu (Casey Affleck) ve En İyi Özgün Senaryo (kenneth Lonergan) Akademi Ödüllerini kazanmıştır.

Kenneth Lonergan'a bir parantez açalım: 2002 yapımı ve usta oyuncu Daniel-Day Lewis'in Kasap Bill rolünde olduğu Gangs of New York (NewYork Çeteleri) filminin yazarı. Aslında ordan bu yana 14 yılda sadece 1 projede olması bizim açımızdan kötü. Lonergan tamamiyle usta bir yönetmen değil ama kusursuz bir yazar. Bu filmdeki yönetmenliğinin kalitesi oyuncular taraından yükseltilmiştir.


Casey Affleck; Oscar yazımda da belirttiğim gibi The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı - 2007) en kusursuz oyunculuğunu sergilediği film olmuş. Abisi Ben Affleck'ten oyunculuk yönünden çok daha iyi olduğunun kanıtıdır aldığı Akademi Ödülü ile.


Michelle Williams'tan söz etmemek ayıp olur. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülünü kesinlikle hak eden oyunculuğu ile gördük ama ödül Viola Davis'e gitti Fances filmindeki rolü ile. İç yakarmaları ve oyunculuğunun tavan yaptığı noktalarda Michelle Williams belki de Casey Affleck'in bile oyunculuğunun önüne geçti.

Seyredilmesi gereken filmlerden biri. Belki de 2016 yapımları arasında en iyi 10 filmden biri.


puanım : 8.8



2 Mart 2017 Perşembe

İzlenmesi Gereken 10 Anime....










10- SAMURAI 7



Köyleri yağmalayan Nobuseri Savaşçılarına karşı koymak için köylülerin bazı samuraylardan yardım alarak onları kiralamasını konu almaktadır. Kanna köyünün hikayesini anlatmaktadır. Nobuseri savaşçılarıda eski samuraylardır. ve oldukça çetin mücadelelere girişilmiştir. Köylüleri koruyan yedi samuray hem onları eğitmete hem de onlardan bir gibi olmaktadır. Para almayan 7 samuray bunun yerine pirinç almaktadır.

Ülkemizde MTV Türkiye tarafında gösterilmiştir. Toplam 26 bölümdür.




9 - SWORD ART ONLİNE 


25 bölüm olan Sword Art Online çizim açısından kusursuza yakındır. Oyundan anime dünyasına aktarılan ender yapıtlardan biridir. Oyun şimdiki sanal Gerçeklik gözlüğü tarzında ama duygularlada kontrol edilebilmektedir. Oyunu oynamaya başlar insanlar ama kapatma tuşu oyun tasarımcsı tarafından kaldırılınca çıkmanın tek yolunun bitirmek olduğunu ve oyunda ölürlerse gerçek hayatta da ölecekleri tasarımcı söylemektedir. oyuncular mecburen dediklerine uymak zorunda kalmaktadır.
hikaye geliştikçe oyuncular yeni özellikler kazanmaktadır. Uçma, silah kulllanma, hızlı hareket gibi. Kahramanlarımız hem çevre ile savaşacak hem de gerçek dünyada birbirlerini bulmaya çalışacak.
bu animeden sonra Oculus firması sanal gerçeklik gözlüğü üzerinde çalışmış ve bunu yapmayı başarmışlardır.




8 - ONE PİECE



Eğlenceli anime 1998 den beri devam etmektedir. İlgili tam 13 film yapılmış ve özel bölümleri ile birlikte bu sayı 20'ye yaklaşmaktadır. İki kez yazar 5 kez de yönetmen değişse de hala ayaktadır. Birden çok olay örgüsünü içinde barındırmaktadır. Anime de Hasır Şapka Korsanları , Amiraller, lordlar, Ada halkları, bulunmaktadır. 20 ülkede 13 farklı dilde yayınlanan anime 320 milyon üzerinde kopya satmıştır.
Korsanların şahı ölmeden önce büyük bir hazineyi One Piece hazinenin bilinmeyen bir adaya saklamasını konu almaktadır. kahramanlarının bazı özellikleri var lastik gibi uzaması savaşçı olmaları bu özellikler ise yedikleri meyvelerden gelmektedir. 




7- AKAME GA KİLL



İmparatorluğun koyduğu vergiler yüzünden köylüler ayakta duramayacak kadar güçsüz kalmıştır işte bu yüzden köylüye yardım etmek isteyen savaşçı Tatsumi'yi arkadaşları ile evlat edinilmiştir. Ama bu aile işkence ile öldürmeyi çok sevmektedir. tam Tatsumi'yi öldürecekken Night Raid ekibi tarafından kurtarılmıştır. Bu ekipte Akame ve arkadaşları bulunmaktadır. Amacı başkanı devirip imparatorluğun rahat nefes almasını sağlamaktır.
Bunun için İmparatorluk silahı parçalarını bulmaya girişmektedir. 48 tane olan silahtan yarısı kayıptır. Bu silahı kullanan kişilerin silahinda kendisini seçmesi gerekmektedir. Çünkü silah kullanan kişiyi benimsemezse o kişiyi öldürmektedir.
İşte ekip bu silahı ele geçirip yeni dönemi başlatmak istemektedir.




6 - BASILISK



Kelime anlamı ile bir bakışı ile öldürebilen yada tamamen taşa dönüştüren efsanevi canavardır. Sadece 24 bölüm yayınlanan ve tadı damağımızda kalan efsanevi Animedir. Ülkemizde MTV Türkiye tarafından yayınlanmıştır.
İki düşman kabile bulunmaktadır yüzyıllar boyunca savaşan ve birbirlerine karşı doğa üstü yeteneklerini kullanarak hayatta kalma öldürme mücadelesini anlatmaktadır. Kouga ve Iga kabileleri. Iga kabilesi simgesi yılan Kouga ise Kartal. bu kabileler savaş halindedir. Kabilede birbirlerine aşık kişiler olsa da kavuşamazlar aralarındaki düşmanlık yüzünden ve nesillerinin savaşarak yok olmasını göreceklerdir.




5 - SAMURAİ  X



Japonya'da Rurouni Kenshin olarak yayın hayatına başlayan anime tam bir dağıtım başarısı olrak karşımıza çıkmaktadır. 1997 yılında Uzak Doğu da uzun metraj anime olrak sinema dünyasına girdi. 1999 yılında dağıtıcısı ve yapıncısı Sony tarafından Amerika'da Samurai X olarak pazarlanmaya çalışıldı. Ancak bu girişim başarısız oldu. İngilizce sürümü hazırlandıktan sonra daha çok sevildi ve bu isimle de dünyaya açılmış oldu.
İşte bizim Samurai X diye bilmemizin nedeni bu. Zamanında Kanal D de yayınlanan anime serisidir. Samurayların nesli tükenmektedir. Yeni ordu kurulması ile samurayların artık ortada olmaması gerektiğine inanılmaktadır. İşte bu yüzden saldırıya uğrayan kahramanımız yüzündeki ve vücuduna aldığı darbeler yüzünden ölmeye terk edilen kahramanımızı konu almaktadır. Gelmiş geçmiş en iyi animeler arasında gösterilen Samurai X ya da orjinal adıyla Rurouni Kenshin'dir.
Samurai X denmesinde ki sebep ise yüzünde bütünüyle X şeklinde yara vardır.
Ayrıca animenin dışında bir pazarlama başarısı da soundtracklarıyla gelmiştir.Animenin müziği yapan  Noriyuki Asakura tarafından bestelenen müzikleri bir kaç albüm olarak Sony Records tarafından piyasaya sürülmüştür.




4- TOKYO GHOUL



İnsan eti yiyen varlıkdan olan kadın ghoul tarafından kahramanımız olan Kaneki'yi ısımıştır. Bu sırada gerçekleşen kaza sonunda Kaneki'ye Ghoul'un organları takılınca yarı insan yarı ghoul'a dönüşmüştür.
Bundan sonra iç çatışmalar ve Kaneki'nin gizli tutmaya çalıştığı yeni kimliği hikayenin gelişmesinde ki etmen. Keneki insan eti ile beslenmek zorunda ama bunu istememektedir. 




3 - DEATH NOTE



Filme uyarlanan animedir. Ölüm Defteri Shinigami adlı ölüm tanrısının defterinin dünyaya düşmesi ile gelişen olayları aktarmaktadır. Bir gencin Ölüm Defteri'ni bulup Yeni Dünyaların Tanrısı olduğunu anlatmaktadır. Bu deftere ismini yazdığı kişi kim olursa olsun ölür fakat yüzlerinin hatırlanması gerekmektedir.
Manga olarak başlayan seri anime olarak devam etmiş ve son olarak da sinemaya aktarılmıştır.
Kahramanımız Ölüm Defterine sıradan isimleri yazmamaktadır. Adalet için kişileri ölüm defterine yazıp öldürmektedir. Bu olaylar sürekli tekrar etmektedir. Suçlular kalp krizinden dolayı öldükçe insanlar bunun neden olduğunu sorgulamaya başlamaktadır. bazı kesim bu ölümlerin sıradan suçlu olduğunu söylemektedir bazıları isre bu işin içinde bir olay olduğunu hissetmektedir.
Dedektif L bu olayları açıklamak için görevlendirilir ve bundan sonra kedi fare oyunu ve ikisi arasında kovalamaca başlar. 




2 - ATTACK ON TİTAN



Biraz içerisinde Çin Seddi hikayesi barındırıyor. Duvarlar, duvarlar, duvarlar insanlar korunmak için duvarlar inşa etmiştir. İnsanları korumakta olan bu duvarlar Colossus Titan gelene kadar korumuştur. Bu dev yaratık o kadar güçlü ve büyük ki duvarlara gedik açmıştır. Artık insamlar güvende değildir. ve bölgeleri istilaya uğramaktadır.
İstila çok büyük şekilde gelişmiştir. Annesi gözleri önünde devler tarafından katledilen Eren Yeager'in intikam alma konusunu anlatmaktadır. Bu intikam uğruna askere katılır.
dip not: Warner Bros film haklarını almaya çalışmaktadır. 


1. FULLMETAL ALCHEMIST BROTHERHOOD



İnanç, özgürlük, kardeşlik ve cesaret konusunda yol ve çığır açan anime serisi. Aslında Amestis adlı hayali ülkede geçen bu anime 2003 yılında televizyona aktarılmış manga serisidir. İçerisinde filmlerde barındıran anime serisi gelmiş geçmiş en iyi anime olduğu aşikar.
Konusuna gelince : Edward Elric ve Alphonse Elric birbirlerine çok bağlı ve çok iyi iki kardeştir. kardeşler simya alanına meyillenmiştir. Ve bu anime dünyamızda aslında simyacıları anlatıp onları konu etmektedir. Anime de en düşük metali bile altın yapan usta simyacılar bulunmaktadır. Çok gelişmiş ustalar ise usta simyacılar ise bir maddeyi başka maddeye dönüştürebilirler.
Alphonse ve Edward kardeşler ölen annelerini geri getirmek istemektedir. Ölen annelerini de simyacı usulü ile geri getirmek isterken kendilerini yok etmekten son anda kurtarmışlardır. Aslında bu bir cezadır kendilerine Alphonse tüm vücudunu kaybetmiştir artık her şeyi metal olmuştur. Edward Alphonse'yu kurtarmak isterken o da kolundan ve bacağından olmuştur. Uzuvların yerini de artık metal almıştır.



Onlar insandır metallerden sıkılıp eski hallerine dönmek için arayışlara girmektedir. İşte bu arayışlar için de en önemli nokta "felsefe taşı" aramaya koyulurlar ve aslında hikaye başlar.
2005’te Anime Insider tarafından "Yılın Animesi" seçilmiştir.



ANİMELERİN KRALIDIR KENDİLERİ.

28 Şubat 2017 Salı

Guardians of the Galaxy Vol. 2 Yeni Fragman

sd

Fragmanından gördüğümüz kadarıyla beklentilerimizin üzerine çıkmakta. İlk filmi 2014 çıkan Galaksinin Koruyucuları 2017 de yeni maceraya atılmakta. Marvel evreninin farklı boyutunu anlatan Galaksinin Koruyucularının daha birçok devam filmi geleceği benziyor. Film kötüde olsa iyi de olsa sevimli karakter Mr.Groot bu filmde ön plana çıkacağı kesin.





La La Land - Aşıklar Şehri



Orijinal Adı : LaLa Land

Türkçe İsmi : Aşıklar Şehri

Yapım Yılı : 2016

Tür : Müzikal - Romantik

Süre : 2 Saat 8 Dakika

Yönetmen : Damien Chazelle

Oyuncular : Ryan Gosling - Emma Stone

imdb puanı : 8.5



Müzikal olarak bu kadar ilgi göstereceğimi aklımdan geçirmezdim. Hatırlayalım eski kaliteli müzikalleri daha doğrusu müzikli filmleri:
Batı Yakasının Hikayesi (West Side Story - 1961) , Grease (1978) , Kırmızı Değirmen (Moulin Rouge - 2001) , Chicago (2002) , Sefiller (Les Miserables - 2012) bu şekilde en azından benim seyrettiğim kaliteli müzikli filmler bu şekilde. Aşıklar Şehri filmini incelemeye başlamadan önce kısa bir bilgi 14 dalda Akademi Ödüllerine aday olan tek müzikal ile rekor kırdı ve rekoruna ortak olduğu diğer yapımlar ise All About Eve (Perde Açılıyo- 1950) , Titanic (1997) filmleridir. Oscar sonuçları açıklandığı için yazalım 6 dalda ödüle sahip oldu. bu ödüller arasında en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu oscarı da bulunmaktadır.

Film İncelemesi:

İnişlerimiz çıkışlarımız olur hayatta. ve bu döngü halinde devam ediyor. Kimi zaman kış olur üşür insan, kimi zaman da yaz olur uçar görülmeyen kanatlarıyla. Mevsimler geçmekte olsa da yaşam devam etmekte filmin mesajlarından biri bu işte yaşam devam ediyor. Bir aşk filmi romantik bir film olduğu için gayet de normal görünmekte bu alt yapı ile işlenmesi.

Mevsimlerden kış olsa şimdi. Kış adı üstünde ağır, kasvetli ve serttir. Ne yaparsak yapalım üzerimizden atamayız o ağır kütleyi. Ümitsizliğin mevsimi kıştır sonbahar her ne kadar o rolü üstlense de kış ümitsizliktir ama en çok da hayal kurduğumuz mevsimdir. Zamansız terkedişin noktası kıştır ama aynı zaman da hem isyan etme hem de uyumsamaya başladığımız dönemdir de. LaLa Land kışla girer perdeye ama değişime uğrar bizim bildiğimiz kış bu değil çünkü :) Ağır ağır konusu işlenmeye çalışan yönetmenimiz de kışı sevmemiş olacak ki erkenden baharı getirmekte.

Mevsimlerden bahar. Umut, filizlenmek, yeniden doğmak. İlkbahara ne verirsen yakışır yenilik anlamında ve güzellik anlamında. İnsanlar aşık olmak ister. Aşk dolu gözlerle bakar. Sesleri titrer hatta gözleri sevdiğini arar. Kışta hayaller kurulur bahar da bu hayaller olabilir mi acaba diye düşünür insan ve bu hayalleri gerçekleşirse yaza girer. Ne tam soğuktur ne tam sıcaktır insan ama içerdeki sıcaklığı dışa vurmuştur. Dans edilir mesela bahar da şarkılar söylenir. İstediğinin yanında olmak ister insan bu mevsimde bu duygu daha da ağır gelir. Hele de onun yanındaysan yıldızlar ayaklarına değer gökyüzü senindir ve tüm evrenin sahibi sensindir. Bahar en güzel mevsimdir.



Yaz. Artık doruğa ulaşılmıştır. Her şeye sahipsin ve daha yeni bir şey olmaz hayatta ya tamamen elindeki ile yetinip her mevsiminin yaz olasını sağlayacaksın ya da çöküşe gidecek yaşamın her şeyin daha fazlasını isteyerek. Eğer insan ilkini seçerse peri masalları gerçek olur yaşamın sonuna kadar mutlu yaşarlar.  Ama insan oğlu tamahkardır. Düşkün ve daha fazla daha çok arzulayan. Hiç bir zaman yetinmeyecek bir istekleri vardır. Yaza geçen insan neden bunu ister ki? Anlamsızca. Mevsim yaz ve tamamen senin eserin geçmişteki başarılarının eseri. Eser senin ama insanlık aç gözlülüğün esiri olmuştur.

Son mevsim sonbahar. Hayatla bağlantısı kalmayan canlıların öldüğü mevsimdir sonbahar. En ağır mevsim olur düşen yapraklar kuruyan ağaç dalları. Üşür insan o vakitlerde soğumaya başlar hava. Canı çıkar bağıramaz duyuramaz sesini. Ayrılık mevsimidir belki de çizilen yeni başlangıçların. Üzülür insan ağlar haykırır ama ses edemez karanlığın gidişine. Sonbaharı kimse sevmez ne gideni geri getirir ne de bir umut verir. Önün kış yaz geride kaldı artık.

Aslında filmi kendi içinde söylenen bir şarkıdan anlıyoruz:

"Bu hikaye hayal kuranlara gelsin
Ne kadar aptalca görünseler de
Bu hikaye ağrıyan kalplere gelsin
Çıkardığımız karışıklığa
Bu hikaye kırılan kalplere gelsin"


Bana göre çok başarılı bir film izlenmesi gereken yüz yapıttan biri belki de. En iyi film dalında Akademi Ödülünü hak etmesine rağmen alamadı ama müzikleri ve piyano soloları ile çok farklı bir yerde.

Oyunculuk yönünden zaten anlatmaya gerek yok.

puanım : 8.9




sinemayla kalın :) :) :)

27 Şubat 2017 Pazartesi

And the Oscar Goes to REZİL OLMAK



:) :) :)

Oscar Ödül Töreni Hakkında;
Oscar tarihinin belki de en büyük skandalı gerçekleşti... Gösterilerin, müziklerin, şovların yani kısacası her şeyin önüne geçti... Üstelik bu olayın en önemli kategoride olması herkesi derinden sarstı... (La La Land'in yapımcılarına ve ekibine bakacak olursak her şeyi anlatıyor...)
Şimdi geçelim ödüllere;



EN İYİ FİLM : MOONLİGHT (AY IŞIĞI)
İlk açıklandığı anda bu kategoride kazanan La La Land idi... O halde iken sevindim ödül La La Land iken  ama yanlışlık olup geri almaları ve bunu da dakikalarca sürdürüp La La Land'in yapımcılarının teşekkür konuşmaları yaptıktan sonra belirtilmesi tam bir skandal ötesi... Moonlight filmini La La Land'in yapımcıları açıkladıktan sonra sahnede kalıp onları alkışlaması alkışlanacak harekettir...
Benim favorim La La Land ödülün sadece 3 dakikalığına sahip olması hayal kırıklığı... Bence bu ödüle sahip olması gereken La La Land idi... Chicago bunu başarmıştı 2003 de 1970'lerden sonra ilk kez bu sene de olabilirdi (((bence Chicago'dan daha da iyi bir yapım olmasına rağmen))) ama olmadı... Geçen yılki Spotlight bu yılki Moonlight Oscar'ın geri gittiğine inandırıyor beni...
Altın Küre'yi aldıktan sonra ödülün gitmesi şaşırtıcı olmadı Moonlight açısından... Manceshter by the Sea çok daha etkili film olmasına rağmen La La Land'in müzikal olamasına rağmen alması gerekirdi...
Gözlemlerime gelirsek Moonlight ödülü neden aldı?
1 - Geniş çaplı zaman dilimini anlattığı için ödül alması konusunda kendisine kocaman bir artı sağladı... Tam bu tarz sayılmaz ama aklıma gelen Butterfly Effect (Kelebek Etkisi) ve Mr. Nobody (Bay Hiç Kimse)
2-  Aslında çekimleri oyuncuların başka filmlerinden dolayı sürekli askıya alınıp tekrar motor denilmesi ve özellikle de etkilenmemeleri için üç oyuncuyu asla bir araya getirmemeleri hatta birbirlerini tanımamaları... Böyle olunca da kendisine büyük bir artı daha kazandırıyor ve bu konuya da akademi jürilerin ayrıntıya dikkat etmesi sağlanıyor...
3 - Film dağıtım sektörüne yeni girmiş olan A24'ün bu sektörde yerini ispat etmeye çalışmasıyla ayrıntılı bir şekilde film yapılmasını sağladı ve bu da kendilerine 2013'te girdiği dağıtıcılık sektöründe 3 yıl içinde en iyi film oscarı getirdi...
4 - Son dört sene de 4. adaylığı olan Jeremy Kleiner ve Dede Gardner yapımcı olması ve ikinci kez ödülü kucaklaması (((12 Yıllık Esaret - Özgürlük Yürüyüşü - Büyük Açlık)))


EN İYİ ERKEK OYUNCU: CASEY AFFLECK (MANCHESTER BY THE SEA - YAŞAMIN KIYISINDA)
Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı'ndan sonra ki en iyi oyunculuğunu sergilemektedir (((araya birde Kızımı Kurtarın'ı da sıkıştırabiliriz...)))
Aslında hakkıydı ya da haksızlık oldu diyemiyeceğimiz bir kategoriydi... Çünkü kendisi dışında ki iki oyuncuda Viggo Mortensen (((Kaptan Fantastik - Captain Fantastic))) ve Ryan Gosling (((La La Land - Aşıklar Şehri))) kim alırsa alsın helal olsun denilecek kategoriydi... benim favorim Viggo Mortensen'di... Ona şans ne zaman gülecek acaba Eastern Promises(((Şark Vaatleri))) ile Daniel Day Lewis'e There Will Be Blood(((Kan Dökülecek))) filmindeki efsane rolüne kaptırmıştı ödülü burada da Casey Aflleck çıktı karşısına... Viggo bir filmde varsa en iyi erkek oyuncuya her zaman aday olacağını belli etti  her ne kadar bizim hafızamıza Aragorn ile kazınsada... Ryan Gosling oynayabileceği rolü kusursuza yakın oynadı zaten ama önünde Casey'in aşılmaz oyunculuğu çıktı...


EN İYİ KADIN OYUNCU : EMMA STONE (LA LA LAND - AŞIKLAR ŞEHRİ)
Sonuna kadar hak edilen bir oyunculuktu ama burada parantezi Marrly Strep'e açmak gerekir...
Marrly Strep oyunculuk bazında tam 20. adaylığı... Dile kolay tamı tamına 20 adaylık ve harika oyunculuğunu taçlandırdığı 3 akademi ödülü efsane ötesi bir durum... Kim bilir Katharine Hepburn'ü(4 kez) geçebilir...  Kimi oyuncular Oscar kazandıktan sonra geri gider (Örneğin: Guguk Kuşu - Louise Fletcher Ölüm Yolunda -  Susan Sarandon) ama bu kadın her rolünde efsaneleşiyor... Rekoru kıracaktır elbette ve ilerletmeye de devam edecektir ve bence oyunculuk bazında rekor hep kendisinde kalacaktır.


EN İYİ YÖNETMEN : DAMİEN CHAZELLE (LA LA LAND - AŞIKLAR ŞEHRİ)
Whiplash ile ne kadar iyi bir yönetmen olduğunu belli etti ama sadece yöneterek tarz olmadı aynı zaman da yazarak da belli ediyor kendini kesinlikle hak ettiği bir ödüldü... Diğer adaylara gelirsek Mel Gibson uzun aradan sonra ((yaklaşık 10 yılın ardından))) motor demesi usta işi geri dönüş fakat keşke oyuncuda kendisi oynasaydı da sürprizi gerçekleştiren film olsaydı...


EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: MAHERSHALA ALİ (MOONLİGHT - AY IŞIĞI)
Ödülün gitmesini biraz manidar buldum çünkü Trump'ın uyguladığı baskıcı tavırlara en sert eleştiri daima sanat dünyasında ki kişiler yapmakta ve hem bu ödül hem de yabancı dilde en iyi film ödülü eleştirinin başka bir soluk almış hali...


EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: VİOLA DAVİS (FANCES)
Her ne kadar favorim Mancester by the Sea de ki performansı ile Michelle Williams olsada sanırım alması mantıklı geldi bana... Ama şeytanın avukatlığını yaparsak geçtiğimiz yıllardaki adaylıklar da siyahi oyuncu yok baskısı ile verilmiş bir ödül müdür? orası sizlere kalmış.



EN İYİ YABANCI FİLM ÖDÜLÜ: SALESMAN (İRAN)
Kazanacağı en net olan kategori... Film konusunda eleştiri yapılmaz ama neden olduğu da biraz önce açıkladık...


EN İYİ FİLM MÜZİĞİ VE EN İYİ ÖZGÜN ŞARKI : JUSTİN HURWİTZ (LA LA LAND - AŞIKLAR ŞEHRİ)
Yorum yok müzikler konusunda kim geçebilirdi ki bu sene ki La La Land'i...


EN İYİ ÖZGÜN SENARYO : KENNETH LONERGAN (MANCHESTER BY THE SEA - YAŞAMIN KIYISINDA)
Çok iyi senaryo ile verdiği duygu yükü harikaydı...


EN İYİ UYARLAMA SENARYO : BARRY JENKİNS (MOONLİGHT - AY IŞIĞI)
favorisi olduğu dalı alan Moonlight...Yönetmen ve senarist olan Barry Jenkins'ın yetiştiği mahalleden yaşamın bir kesiti bir parçası gösterdiği filmle ödüle sahip oldu... Ödülü almasındaki en büyük etken filmin yansıtıcı olması yani görmek istediğimiz ya da istemediğimiz her şeyin gözümüzün önünde olması.


EN İYİ SES MİKSAJI : KEVİN O'CONNELL (HACKSAW RİDGE - SAVAŞ VADİSİ)
Artık alma zamanı gelmiştir denilen kişiye verdi akademi ödülü...Daha önceden 20 ke aday olup ödülü kazanan bazı filmler şöyle (((Top Gun ile aday olsada ödül alan Platoon - Bir Kaç İyi Adam ile adaylık ödül alan Son Mohikan - Con Air ile adaylık olmasına rağmen ödülü alan Titanic - Armageddon ve Zorro ile bir yılda iki farklı filmle aday olmasına rağmen ödülü alan Er Ryan'ı Kurtamak))) Kısacası bir türlü şansı tutmamıştı ama en sonunda kazandı... 20 kez tutmadı ama yılmayıp 21.de kazandı:) :) :)


EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ : LİNUS SANDGREN (LA LA LAND - AŞIKLAR ŞEHRİ)


EN İYİ KOSTÜM TASARIMI : COLLEEN ATWOOD
J. K. Rowling yazdığı Fantastik Canavarlar nelerdir nerede bulunurlar ile kazandı...


EN İYİ FİLM KURGUSU : JOHN GİLBERT (HACKSAW RİDGE - SAVAŞ VADİSİ)
John Gilbert Yüzüklerin Efendisi - Yüzük Kardeşliği ile alamadığı ödülü bu kez aldı.


EN İYİ GÖRSEL EFEKT : ORMAN ÇOCUĞU (THE JUNGLE BOOK)

sinemayla kalın :) :) :)