Orijinal Adı : Mar Adentro - - - The Sea Inside
Türkçe İsmi : İçimdeki Deniz
Yapım Yılı : 2004
Tür : Dram - Biyografi
Süre : 2 Saat 5 Dakika
Yönetmen : Alejandro Amenabar
Oyuncular : Javier Bardem - Belen Rueda - Lola Duenas
Yapım Yeri : İspanya
imdb puanı : 8.0
Hepimiz yaşıyoruz ve yeri
geldiğinde ölmek istiyoruz. Peki bunu gerçekten de diliyor muyuz, gerçekten de
bu kadar güçlü olabilir miyiz? Ölmenin yaşama son vermenin nasıl bir duygudan oluştuğunu
elbette bilemeyiz ama şimdi okuyacaklarınız yüzde yüz gerçek olaydan ortaya
çıkan bir film eleştirisinden çok yaşam eleştirisi.
Ufacık bir not filmi izlemediyseniz
okumamanızı tavsiye ederim.
Kahramanımız Ramon Sampedro akıl
almaz derecede denizlere tutkusu olan genç bir adamdı. Deniz onun yuvası
olmuştu, dalgalar ise sevgilisi. Ama her şey farklı gelişiyor hayatta her son
mutlu olmuyor. Yükseklerden atladı yuvası dediği denizlere sevgilisi dediği
beyaz köpüklerin üzerine. Hayat belki de o anda ona oyun oynadı onu beklercesine.
Sular sığlaştı sanki bir anda atladığı yer kayalarla doldu. Ve o özgür adam bir
daha asla ayağa kalkamadı hayatının geri kalanı boyunca kıpırdayamadı bir daha.
Boynundan aşağısı felç olmuştu. Bedeni yaşamaya devam etse de kendisi
tükenmişti. Ne hareket ediyor ne de o aşık olduğu denizlere dönebiliyordu.
Ama ona rağmen yaşadı yaşamaya
devam etti her gün ölümü dilese de durdu karşısında her şeyin. Peki neyi vardı
Ramon Sampedro'nun? Bol bol ziyaretçileri vardı arkada çalan her daim ince bir müziği, her daim yanında olan dostları,
akrabaları ve aslında her şeyden daha da önemli olan minik bir penceresi
uzaklaşmak, kaçıp gitmek için ruhunu her an özgür bırakmak için bir pencere.
Zaten onu hayatta tutan özgür ruhu ile yaptığı yolculuklar her gün ve her an. Ruhunun
istediği gibi her gün seyahat etmesine rağmen bedeni yatakta kaldı. Bağlı hissediyordu
kendini. Hem de öyle bir bağ ki tam tamına 29 sene. Sürekli hareket etme isteği
olmasına rağmen kıpırdayamıyordu. Sürekli ölmeyi istemesine rağmen onu da
başaramıyordu belki bir eli tutsa her şeye son verebilirdi ama 29 yıl hiç bir
şey yapamadı yatmaktan ve tanrıya haykırmaktan başka.
İnsan ölünce ne olur acaba bedeni
çürür belki toprak altında ama en azından ruhu tam anlamıyla özgür kalır. Ölmek
onun için başlangıçtı ve ölmek onun özgürlüğü olacaktı. Hayallerinden uyanmadan
istediği denize dalgalara koşacaktı. Ölmek için defalarca mahkemelere başvurdu
daha doğrusu özgürlüğünü almak için ruhunun özgürlüğünü alabilmek için sonuç
her defasında ret. Ötenazi yapılması kendi yaşamına kendi isteği ile son
verilmesi fikri insanlar için ağır gelmiş olacak ki sadece mahkemelerde
konuşulan bir konu olmaktan çıkıp sadece İspanya yerel kanallarında değil Amerika'da
ki televizyon kanallarında bile tartışılmıştı. Mahkeme her defasında ret yanıtı
verdiği için Ramon her geçen gün daha da kötüye gidiyordu. Bir insanın yok oluşu
eriyişi sadece yaşamak zorunda olduğu için artıyor.
Böyle bir durumda özgür olmak
için ölmek şarttır yataktaki hastaya.
O seçimini yaptı belki de
kimsenin göze alamadığı seçimi korkusuzca göze aldı he defasında her anında
yanındaki her canlıya yaşama sevinci veren Ramon kendi için en güzel hediye
olan özgürlüğü verdi.
11 tane ölüm meleği aslında 11'i de
suçlu ama 11'i de bembeyaz masum. Biri siyanürü aldı biri bardağa koydu biri
karıştırdı diğeri kameraya çekti bu son anları. Özgür ruhlu adam Ramon Sampedro
olmak istediği yere denizlere uçtu.
Vasiyetnamesinde ise şu ibareler döküldü
kelimelere
"Sayın Yargıçlar, Sayın
Siyasi ve Dini Yetkililer"
‘Biraz önce seyrettiğiniz
görüntülerden sonra (son anlarını gösteren film) size soruyorum; biçimsiz ve
bozulmuş bir bedenin bekçisi olan bir insan için, yani benim için, saygınlık
nedir? Vicdanlarınızın vereceği cevap ne olursa olsun, benim için saygınlık bu
değildir. Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak
olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum. Buna rağmen bu duruma 29
yıl, dört ay ve birkaç gün boyunca tahammül etmek zorunda kaldım. Bunu daha
fazla yapmayı reddediyorum! Gördüğünüz gibi yanımda içinde siyanür potasyum
bulunan bir bardak su var. Onu içtiğimde, kendi irademle sahip olduğum en özel,
en meşru mülkiyete, yani bedenime son vermiş olacağım. Bu özgürlük eylemine
sizler ‘intihara yardım’ adını takmışsınız. Ben ise bu eylemi, bir insanın
gerçekten ‘benim’ diyebileceği tek şeye, yani bedenine ve onunla birlikte ne
varsa, yani hayata, bilince egemen olmasına destek verenlerin insani yardımı
olarak adlandırıyorum. Beni seven, beni benmişim gibi seven yakınlarıma ceza
verebilirsiniz. Bütün bu sözlerime rağmen yine de ceza vermeyi
kararlaştırırsanız, size şunu tavsiye ediyorum: Bacaklarını ve kollarını kesin
bana yardım edenlerin, çünkü ben onlardan kaderimi paylaşmalarını istedim...’
puanım : 9.0