The Thin Red Line

açıklama.

bohemian rhapsody

açıklama.

Split

açıklama.

Drifters

açıklama.

20 Aralık 2021 Pazartesi

Nuh Tepesi - - - Noah Land


NUH  TEPESİ

 

Orijinal Adı : Nuh Tepesi

 

Uluslararası İsmi : Noah Land

 

Yapım Yılı : 2019

 

Tür : Dram

 

Süre : 1 Saat 49 Dakika

 

Yönetmen : Cenk Ertürk

 

Oyuncular : Ali Atay - Haluk Bilginer - Mehmet Özgür - Arin Kuşaksızoğlu - Hande Doğandemir 

 

imdb puanı : 7.1

 


2019 yılında Tribeca Film Festivali ile açılışı yapılan filmde uluslar arası yarışma kategorisinde en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu (((Ali Atay))) ödülünü daha sonra Adana Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi görüntü yönetmenliği olmak üzere uluslar arası - ulusal bir çok ödül  kazanan bir yapım Nuh Tepesi...

 

Nuh Tepesi nasıl bir film? Hikayesi ne diye sorulursa?

Aslında bir çok konuyu içine almış bir kaç hikayenin birleşimidir. Bir baba - oğul hikayesi. Bir tepedeki ağacın hikayesi.  Peygamber eli mi - insanın eli mi anlaşılmayan bir savaşının hikayesi. Bir kent - kırsal işlemesi. Diyaloglarla sıradan konusu olan filmin üst sıralara gelme hikayesi. İnancın sorgulandığı bir hikaye.  Kısacası neye inanırsanız onun hikayesi.

 


Nuh Tepesi filminin asıl konusu baba - oğul ilişkisi. Haluk Bilginer'in canlandırdığı İbrahim üzerinden seneler geçtiği kendi iç hesaplaşmasının yaptığı köyüne dönmesiyle yukarıdaki saydığımız hikayeler başlıyor. Köye dönmesiyle beraber oğlu ile duyguları, tepedeki ağacın hikayesi, peygamber eli mi insan eli mi denilen tepe hepsinin hikayesi başlıyor. Peki ya yapılan çatışmalar. Her şeyin başlangıcı ve sonucu olarak yönetmenimiz bir çatışma benimsemiş. Bu çatışmaların en büyüğü baba ve oğul hikayesindeki. Oğluna muhtaç olan bir baba ve onu zamanında yüz üstü bırakmasına rağmen içindeki her şeyi kusmak isteyen bir oğul.  

Ali Atay’ın canlandırdığı Ömer karakteri kendi hırsını babasından çıkartmakta. Belki de haklı sebepleri var. Ama yargılamak ve konuşmak duyduğu kızgınlıkları atmak için yaşanılan ufacık bir zaman yeterli mi? Yoksa alıp götürdüğü senelere karşı dik durmaya çalışmasını mı gerektiriyor yaşamak? Her seferinde başarısız olmanın suçu nedir ki? Geçmiş ile vedalaşmak için illa hesaplaşmalar mı yapmak gerekir, vedalaşmadan gitmek erdem midir ki? Sorular hep bir yerden çıkıyor. Keşke böyle yapsaydı. Bu şekilde davransaydı diye. Ama elimizde değil bazı yollar bazı konular.

Bir yol var bildiğiniz tüm yollar gibi. Gidildiği zaman biten. Ömürde öyledir gidersin, gidersin yol biter geride senden bir şey kalmayana kadar. Ama o yaşamdaki o yolu geçerken yokuşlu olduğu, sancılı olduğu, sanrılı olduğunu bilmezsin. Hepsinden geçer de insan oğlu yokuşun tepesinden bakınca sanrıların hayal ürünü olduğunu anlamaz ve geçemez oradan. İbrahim karakteri de geçmiş ile kendisi ile kavgasını anlatıyor. Hem yokuşa çıkmak istiyor, hem babasının isteğini yapmak, hem de geçmişi ile yüzleşmek istiyor...

Sorgusuz sualsiz bir şeye inanmak nasıl bir duygu? Bazen kutsal dediğimiz şeylerin aslında boş bir olay olduğunu öğrenmek, beynimizi geliştirmeden vicdanen rahatlamak nasıl bir duygu? İnsan geçmişi ile öğrenir fakat bu öğrenme ilk anda nasıl başladı? Dünyanın bir çok yerinde bir çok inancın aslında nasıl basit olduğunu ne zaman görecek insanoğlu?

Oyunculuklara gelirsek ana ve yan karakterler birbirlerini yukarı taşımayı başarmış. İbrahim zaten usta oyuncu Haluk Bilginer'in elinde laf söylenmeyecek kadar çok iyi olsa da filmi gerçekten yukarı taşıyan bir Ömer karakteri ile Ali Atay var. Ömer karakterinin ettiği her küfür bile yerinde. Cevdet, Ahmet ve Elif karakterleri kendilerine yer verilen bölümlerde kadraja girip çıkana kadar takılı kalıyorsunuz. Belki de bunun olmasının sebebi karakterlerin herhangi birinde kendinizden bir esinti bulamanızdır. İster son nefesinin gelmesini bekleyen İbrahim. İster kırsalda yaşayan Cevdet, ister aklı başında olan imam karakteri Ahmet, isterse Ömer ya da Elif'in hikayesinde. Yarım kalmışlıklar, pişmanlıklar, duygular, düşünceler hangi hikayeye sizi götürüyorsa orada hissediyorsunuz kendinizi. Düşüncelerinizi yoğurup hayatı sorguluyorsunuz hangi hikayenin baş rolü benim diye kendi içinizde hesaplar yapıyorsunuz.

Yönetmenlik açısından Cem Ertürk'ün imzasını taşıyan ilk uzun metrajlı film. Biraz Nuri Bilge Ceylan havası olsa da daha çok diyaloglarla yönetmen olarak eleştirilemeyecek bir düzeyde filmi işlemiş. Sanki motor dedikten sonra her şeyi oyunculara bırakmış ve onlarda alıp götürüyor filmi. Ama alkışın çoğunu hak eden görüntü yönetmeni Federico Cesca... Renk uyumu karakterin düşüncelerini yansıtan tema renkleri enfes.

 

 


puanım : 8.0

Fragman: 



26 Mayıs 2020 Salı

TEREDDÜT


TEREDDÜT

Orijinal Adı : Tereddüt

Uluslararası İsmi : Clair - Obscur

Yapım Yılı : 2016

Tür : Dram

Süre : 1 Saat 45 Dakika

Yönetmen : Yeşim Ustaoğlu

Oyuncular : Funda Eryiğit - Ecem Uzun - Okan Yalabık - Mehmet Kurtuluş - Serkan Keskin - Yasemin Çonka - Sema Poyraz - Metin Akdülger -

imdb puanı : 6.5

2016 Antalya Film Festivalinden Uluslararası Kategoride En İyi Film - Yönetmen - Kadın Oyuncu (Ecem Uzun) ödüllerini alan aynı festivalin Türk Filmi kategorisinde Kadın Oyuncu (Ecem Uzun) ve yönetmen kategorinde ödülü toplayan Yeşim Ustaoğlu filmi.


Yazıya geçmeden evvel ilk başta filmin ismi Tereddüt olmamalıydı. Uluslararası ismi Aydınlık - Karanlık anlamına gelen filmin Türk ismi de buna yakın olmalıydı.

Başta film bize ne vaat ediyor? Kadının ne olduğunu mu? Toplumda kadının tam olarak yerini mi? Kadının kendi iç dünyasında ki yerini mi? Kadının erkek gözündeki biçimini mi? Yoksa çocuk yaşta evliliği mi?


Bunlara bakarak hem iki kadın baş role konuk oluyoruz hem de aynı hikayelerin değişik oyuncularına. Birbirine taban tabana zıt yaşamlar ama iç dünyaları birbirlerine benzeyen kadınlar... Kendilerinin var olma çabalarını görebiliyoruz.

Bu kadınlar aslında tutsak... Biri ruhen biri bedenen... Yolları bambaşka yerlerde... Ama bir şekilde aynı yöne doğru kıvrılan hayatlar da var olma çabasında ki iki kadın... Kendileri mi yön veriyor yollarına? Cevabı kesinlikle hayır... Yön veriliyor... Hayatları oyun hamuru gibi başkaları şekillendirip yönlendiriyor... Yön verenler haliyle kendilerini onların sahibi olarak gören kocaları... Biri kendinden çok küçük olan Elmas ile evlenen koca... Diğeri başarılı bir psikiyatrist Şehnaz ile evli olan parasına güvenen, paraya önem veren oturduğu kanepede artı 18 filmler izleyen başkalarını obje olarak gören bir koca...


Onların işleri ne? Film boyunca bu soruyu sorgulatan sisteme sahip... Nedir bunlar? Kadının bedenine hakim olmak mı? (((kadın istemese bile zorunlu))) Eve aş getirmek mi? (((önünden hayvan besler gibi almak))) Yoksa kadınlarını dölleyip kendi çocuklarının anası yapmak mı görevleri? Erkekler ne iş yapar? Eşlerinin üzerine binerek mi sadece erkek olunur? ya da onları köle gibi görmekle mi erkek olunur?

Bu soruların cevabını veriyor film yavaş yavaş. Kendimize erkek olarak soramayacağımız onlarca soru iki kadının gözleri önünde ortaya çıkmakta.


Yeteri kadar onlardan söz ettik peki elmaların diğer yarılarında durum nedir?

Olaylar Elmas ile gelişiyor hem kaynanası hasta ona bakmak ile görevli hem de kendisini akşam kocasına sunmakla görevli. Elmasın kocasının (Serkan Keskin) nasıl biri olduğunu bilmiyoruz ama karısı ile münasebet yaşayıp sıcak suya ihtiyaç duyan biri... Şu zaman Türk Erkeği özelliği konuşma yok birbirine saygı yok sadece bir ilişki var ve onun dışında bir de sıcak su... Bu şekilde kaç yaşam kaç ömür tükeniyor? Belki milyon tane kadın vardır bu derecede...

Diğer başrol oyuncumuz Şehnaz'a gelince... aslında her şeye sahip iyi bir işi var iyi bir araba ve eve sahip ama onun da eksik kaldığı nokta sevgisizlik. Dışarıda sevgiyi aramaya çalışıyor. Onu da başaramıyor. Evde kocası zamanını çoğunu onun sahibi olduğunu hissettirmeye çalışıyor...


Film bunları tanıtırken erkeklere karşımızda insan mı var yoksa bir oyuncak mı? diye sorgulatırken; kadınlara ise toplumun en önemli parçası iseniz kendinizi neden bu kadar aciz bıraktınız? diye söyletiyor.

Geleneksel Elmas ile Burjuva Şehnaz asla yan yana gelmeyecek varlıklar olsalar da hayatları birbirine bağlanıyor bir yerden sonra... İkisinin de hayatları birbirlerine benziyor... Belkide benzeyen milyonlarca hayat olduğu gibi... Kaybettikleri kendilerini bulmaya çalışıyorlar ama kaçan kocaman hayatları ne kadar kovalasalar da elleri ile tutamayacakları zamanlar...

Filmin büyük artlarına geçersek: başta Elmas karakterine can veren Ecem Uzun son derece başarılı bir oyunculuk ortaya koymuş. Hakkı olan ödülleri de kazanmış ama asıl alkışı kocaman hak eden isim varsa filmin görüntü yönetmenliğini yapan Michael Hammon... Siyah ile beyazın geçişleri uluslararası ismine yakışır şekilde aydınlık ve karanlığı betimlemesi usta işi...



puanım : 7.6

5 Şubat 2020 Çarşamba

Oscar 2020

Oscar adayları ve tahminlerimiz:




En İyi Film

Ford v Ferrari - - - Asfaltın Kralları
The Irishman - - - İrlandalı
Jojo Rabbit - - - Tavşan Jojo
Joker
Little Women - - - Küçük Kadınlar
Marriage Story - - - Evlilik Hikayesi
1917
Once Upon a Time... in Hollywood - - - Bir Zamanlar... Hollywood'da
Parasite - - - Parazit

En iyi film kategorisinde her zaman ki gibi büyük yapımların çarpıştığını gözlemliyoruz. Fakat Netflix yapımı olan iki film birden bu kategoride adaylık alarak belki de Steven Spielberg'e karşı internet sineması bir zafer daha kazandı. Üç sakallıdan biri olan Spielberg ve koca ekibi bu kategoride Netflix adaylarından birinin kazanmasını istemez. Neyse şimdi adım adım senenin en iyi filmi adaylarına tek tek geçelim:

Bir favoriden başlayalım; The Irishman... İlk olarak genel tepki "film uzun" "çok uzun" "daha kısa film isterük" şeklinde idi. Ama bu filmde nereyi çıkarırsanız çıkarın o taraf eksik kalacaktı. Onun için film uzun değil. Geçen sene Roma'yı göklere çıkartan sinemaseverlerin Irishman hakkında ufacık kötü yorum yapması haksızlık. Ben seyrederken sıkılmadım zamanın nasıl geçtiğini de anlamadım (((ki geçen yıl ki milletin favorisi Roma'yı seyretmek uyumamak için her şeyi yaptım.))) Ayrıca gelelim en önemli artısına. Daha bir araya gelebilirler mi diye sorarken Al Pacino, Robert de Niro, Joe Pesci ve usta yönetmen Martin Scorsese bir araya gelmiş. Ustalar gençleştirme tekniği ile bize sanki tecrübelerini aktarıyor gibi. Resmen onlar gökdelenden aşağıya bizlere doğru bakıyor. Kazanabilirler mi sorusu soruluyor? Bence evet. Benim ilk üç adayımdan biri en azından geçen seneki roma fiyaskosu gibi bir film değil. Netflix bu kez hakikatten uğraşılmış bir film ile, kamera açıları ile, hikayesi ile, gençleştirme teknolojisi ile  ve üstün kurgusu ile farklı yere gelebilecek bir film.

Bir diğer favori Once Upon a Time in Hollywood maalesef benim hiç ısınamadığım film. Rec by Quentin Tarantino olmasa sanki bu kategoride aday gösterilmezdi. Sanki bu kategori şöyle düzenleniyor; Eski işlerin iyi ise bir şekilde hep buralarda tutunuyorsun bir şekilde hep buralarda oluyorsun. Bu film ile ilgili ilk başta da demiştim ya içim ısınmadı. The Irishman hani çok uzun çok ağır deniliyor ya bana da tam tersi bu film aşırı uzun geldi. Konusu başta ilgimi çekmişti ama çok zorlandım seyrederken. Bu film sanki geçen yıl ki Roma'yı anımsatıyor bana herkesin favorisi sinemaya ilgi duymayanların bile ama burada yeri yok. Kazanabilir mi? Bence kocaman bir hayır ama söylentilere göre en büyük adaydan biri. Umarım alamaz alırsa gerçekten de ilk başta ben üzüleceğim.

Ve geliyoruz senenin en fazla konuşulan ikinci yapımı Joker'e. (((Dip bilgi senenin en fazla konuşulan yapımı: Avengers: End Game))) Geçelim Joker'e. Neden bu kategoride aday diye sorgulanmayacak bir yapım var karşımızda. Anti-kahraman olsa da ülkece Batman'den daha fazla seviyoruz. Belki de bunun birinci nedeni efsanevi Heath Ledger'ın canlandırdığı karakter. Onun gibi Joker bir daha gelir mi sorusuna öyle bir cevap verdi ki Joaquin Phoenix bunları en iyi erkek oyuncu kategorisinde yazmak daha iyi olacak. Yönetmen filmin başından sonuna Joker'i ilmek ilmek işlemiş. Filmin genelinde karanlık hakim olsa da insanı umutla bağlayan bir şeyler dönüyor ekranda. Kazanabilir mi sorusunun yanıtı her ne kadar bilemesem de oyunculuk bakımından yüz puan alır benden. Ama sanki bu film gecenin bu kategoride kazananı olmayacak gibi.

Bu kategoride ki bana göre en büyük sükseye sahip olan yapıma geçelim. "Parasite." Öncelikle yönetmen Bong Joon-Ho'yu bu film ile tanıyanlar büyük şey kaybetmiş demektir. Yönetmenin saygınlığını en iyi yönetmen kategorisine bırakıp en iyi film kategorisine geri dönelim. Parasite en iyi yabancı dilde filmi alıp burayı es geçmesi muhtemel ama açıkçası benim en büyük ikinci adayım. Gerçekten de her anlamda kaliteli yapım bu kategoriyi alması sürpriz sayılmaz ama sanki daha çok festival filmi havasında olduğu aşikar. Kazanabilir mi bence en büyük ikinci aday keşke alsa da şu akademi ön yargılarını kırsa diyeceğim film.

Diğer adaylardan da ufak ufak bahsedelim: Jojo Rabbit adaylığı diğer üç aday dışında en iyi yapım bana göre kazanır mı? çok zor ihtimal. Little Women'a gelirsek yönetmen adaylığı olması gereken bir yapım idi ama burada aday göstererek sanki Greta Gerwig hanımefendinin gönlünü almışlar gibi geldi bana kazanma ihtimalli yüzdesel olarak çok zor olacağı söyleniyor bence de çok zor ihtimal. Gelelim Ford v.Ferrari filmine Disney kontenjanından buraya gelmiş bir yapım ama seyredilmesi gerekir. İç hatları, rekabet duygusu ve oyuncu sağduyusu ile özel bir ilgi duyduğum film ama 9 adaylık olmayıp 5 adaylık olsaydı en iyi film kategorisi bence aday olamazdı.  Ve favoriden önce yazacağımız son aday Marriage Story. Bana göre Netflix sempatizanı adayları diğer filme oy verirken bunu es geçecekler ve kazanması mucize olacağını düşünüyorum her ne kadar iki baş rol oyuncusu resmen ateş etse dahi.

Gelelim favorime: 1917. Bu yılın açık ara tartışmasız en iyi yapım. Sam Mendes resmen kusursuz film yapmış. Bu film bana iki yıl önce ki Nolon'un Dunkirk'ünü çok anımsattı. Kazanması en muhtemel yapım. Sadece Dünya Savaşını anlatmıyor ya da büyük bir kahramanlığı anlatmıyor klasik Amerikan filmleri yansıtmıyor ama o kadar güzel iç durumu yansıtıyor ki insan filmin içinde 3. asker olarak kendini buluyor. Betimlemeleri ve kamera açıları açısından da harikulade. Kazanan bence 1917 olacak bu sene için. İpi göğüsleyecek.

Almasını İstediğim : 1917
Alacak Olan : ?
Kazanan : Parasite - - - Parazit


Gelelim en iyi yönetmen kategorisine
  
En İyi Yönetmen

Martin Scorsese - - - The Irishman
Todd Phillips - - - Joker
Sam Mendes - - - 1917
Quentin Tarantino - - - Once Upon a Time in Hollywood
Bong Joon Ho - - - Parasite

Ah Martin Scorsese vah Martin Scorsese. Ustaya saygı diye ödülü vereceklerinden korkuyorum açıkçası. Gerçi 2007 senesinde yapmışlardı Üç Sakallı ile ödülü vermişlerdi ama bu filmle olmasın lütfen. Todd Phillips Joker'i muhteşem betimlese de maalesef bu kategoride şansı bile yok gibi. Quentin Tarantino bir adaylık daha ekledi CV' sine.

Almasını istediğim yönetmenden önce Tom Hooper Cats filmi ile aday olması gerekiyordu gerçi ama bu ödülü daha önce Zoraki Kral ile kazandığı için açıkçası üzülmedim.

Gelelim favorime;
Beni uzak doğu sinemasına karşı olan ön yargılarımı kıran yönetmen olan Bong Joon-Ho bu kategoride kazanmasını isterim ve seyretmediyseniz seyretmenizi tavsiye edeceğim başlıca filmleri: 2003 yapımı Cinayet Günlüğü (Salinui Chueok), 2013 yapımı Kar Küreyici (Snowpierce) mutlaka bu film ile seyredin.

Ve diğer aday ve sanki ödülü koparıp alacak olan Sam Mendes. 1917 de kusursuz yönetim göstermiş kazanmasını bir tık geri planda istememe rağmen yiğidi öldür hakkını yeme büyük iş çıkarmış Sam Mendes ve ekibi. Bu filmin içine giremeyen seyirci kendisini sorgulaması lazım tıpkı Dunkirk de Nolon'un yaptığı gibi.

Almasını İstediğim : Bong Joon-Ho (((Parasite))) - - -  Sam Mendes (((1917)))
Alacak Olan : Sam Mendes (((1917)))
Kazanan : Bong Joon-Ho (((Parasite)))


En İyi Kadın Oyuncu

Cynthia Erivo - - - Harriet
Scarlett Johansson - - - Marriage Story
Saoirse Ronan - - - Little Women
Charlize Theron - Bombshell
Renee Zellweger - - - Judy

Burada iki adayı maalesef seyredemediğim için düşündüklerimi tam olarak yansıtamayacağım kategori ama her ne olursa olsun konuşmaya başlayalım. İlk olarak bahsedemeyeceğim iki aday Charlize Theron ve Cynthia Erivo. Onlar dışında Saoirse Ronan adaylığı sanki filme bir saygı duruşundan geldiğini düşünüyorum. En iyi Filme adaylık var ve büyük kategorilerde olsun derler gibi.

Scarlett Johansson benim ilk başta en büyük favorimdi. Ve işin gerçeğini söylemek gerekirse herkes ile iddiaya bile girerdim kazanacağı konusunda ta ki Renee Zellweger'i görene kadar. Renee rolü oynamamış yaşamış (her ne kadar Scarlett'te öyle olsa da) farklı seviyeye taşımış. Bence günün sürprize açık olmayan iki kategorisinden biri. Kazanır mı sanki yüzde 99 ödül Renee'de.

Almasını İstediğim : Scarlett Johansson (((Mariage Story))) - - - Renee Zellweger (((Judy)))
Alacak Olan : Renee Zellweger (((Judy)))
Kazanan : Renee Zellweger (((Judy)))


En İyi Erkek Oyuncu

Antonio Banderas - - - Pain and Glory
Leonardo DiCaprio - - - Once Upon a Time in Hollywood
Adam Driver - - - Marriage Story
Joaquin Phoenix - - - Joker
Jonathan Pryce - - - The Two Popes

Aslında kazanacağı en net kategori diyebiliriz. Joaquin Phoenix o kadar iyi yansıtmış ki Joker'i resmen farklı boyuta taşımış. Altın Küre ve arkasından Bafta ödülleri ile yanına Oscar'ı ekleyerek seneler sonra hak ettiği heykelciğe kavuşacak. Ayrıca Heath Ledger'dan sonra Joker karakteri ne kadar üst seviyeye taşınmıştı ve Jared Leto bu baskıyı kaldıramamıştı. Ama Joaquin Phoenix o batıran Leto'ya inat anti-kahramanın ruhsal düşmelerini iyiden kötüye evirilmesini çok iyi yansıtmış. Peki devam etmesini ister miyim? Hayır bir filmle kalmalı üst noktadayken gişe başarısı, parasal gelir olmasını tercih etmen bir filmle kalmalı Joker efsanesi.

Diğer adaylardan bahsetmek gerekirse Adam Driver bence kazanması en muhtemel ikinci şanslı isim onun dışında bu kategoride kesinlikle Leonardo DiCaprio olması gerekirdi. Fakat Jonathan Pryce'ın burada ne işi var? Yaşa hürmet edecekseniz Robert de Niro'yu koymanız lazım. Antonio Banderas'ın yerine neden Dolemite'yi resmen içinde yaşayan Eddie Murphy aday değil ya da Adam Sandler neden aday değil.  

Almasını İstediğim : Joaquin Phoenix (((Joker)))
Alacak Olan : Joaquin Phoenix (((Joker)))
Kazanan : Joaquin Phoenix (((Joker)))


En İyi Orijinal Senaryo

Knives Out
Marriage Story
1917
Once Upon a Time in Hollywood
Parasite

Yönetmen olarak Oscar'ı bulunmayan Quentin Tarantino bu ödülü daha önce kazandı ve burada da büyük aday olarak çıkıyor Once Upon a Time in Hollywood ile. Ama bu ödül bu sene sürprize açık görüyorum. 1917 hiç kimsenin daha önce denemediği bir savaş filmini anlatıyor. Bu ödülü kazanırsa sanki elini kolunu sallayarak en iyi film ödülüne sahip olacak. kazanamazsa ne olur aslında herkesin favorisi bu konuda Once Upon a Time in Hollywood fakat bence ödül Parasite'e güler.

Almasını İstediğim : Parasite - - - 1917
Alacak Olan : Once Upon a Time in Hollywood - - - Parasite
Kazanan : Parasite 



En İyi Uyarlama Senaryo

The Irishman
Jojo Rabbit
Joker
Little Women
The Two Popes

Benim burada tek favorim var ve kazanmasını gerçektende istiyorum. The Irishman... Burayı alabilir mi? Gerçektende çok zor çünkü Jojo Rabbit bu adaylık için yaratılmış bir film resmen. Kazanması çok muhtemel. Onun dışında Little Women sanki en büyük üç adaydan biri. Joker uyarlama konusunda bence biraz eksik bizim bildiğimiz Joker en azından bu şekilde ortaya çıkmamıştı. Adaylığı için ne kadar gerçekçi olur bilmiyorum ama hakikatten Two Popes neden aday.

Almasını İstediğim : The Irishman
Alacak Olan : Jojo Rabbit
Kazanan : Jojo Rabbit



En İyi Animasyon Film

How to Train Your Dragon:The Hidden World
I Lost My Body
Klaus
Missing Link
Toy Story 4

Ben Klaus'u bu animasyonlar arasında çok ayrı yere koyuyorum. Toy Story için her şeyi geçtim artık sadece yeter diyorum. Daha ne kadar üstüne gidilebilinir ki? Toy Story'nin bir mazisi var ""tamam"", iyi oyuncular seslendiriyor ""tamam"", arkasında çok güçlü ekip var ""ona da tamam"", filmden kazanmadıklarını oyuncakları ile kazanıyorlar ""ona da tamam"" ama daha ne kadar dibini sıyıracaksınız.  Farklı yapımın almasını diliyorum Klaus lütfen kazansın ödülü.

Almasını İstediğim : Klaus
Alacak Olan : Umarım Toy Story olmaz.
Kazanan : Toy Story :(



En İyi Orijinal Şarkı

Rocketman - - - Love Me Again
Breakthrough - - - I'm Standing With You
Frozen 2 - - - Into the Unknown
Harriet - - - Stand Up

Aslında bu ödülü anons etmeye hatta burayı yazmaya gerek bile yok sanırım Elton John'a ödül gitti. Akademi jürisi en iyi aktör ve en iyi film ödüllerine aday göstermeyince gönül alma kategorisi. Üstelik geçen sene Bohemian Rhapsody gibi bir gerçek varken bence Elton John evinde yatakları yorganları dövmüştür.

Almasını İstediğim : - - -
Alacak Olan : Rocketman - - - Love me Again
Kazanan : Rocketman - - - Love me Again



En İyi Belgesel Film

American Factory
The Cave
Edge of Democracy
For Sama
Honeyland

Netflix açıca söylemek gerekirse bu belgesel işinden çok iyi anlıyor. ABD eski başkanı Obama'nın Netflix'e çektirdiği American Factory'si Çinlilerin büyük düşman olduğunu biraz empoze ediyor. Amerikan babası her koşula maruz kalır ama ailesini önemse imajı verse de izlenmesi gerekir. Bu kategoride en şanslı yapım kazanması çok muhtemel bir de kazanırsa Michelle Obama'mı gidip ödülü alacak merak ediyorum açıkçası.

Benim biraz daha önemsediğim yapım olan For Sama uzun soluklu bir belgesel olması(((çekimler 5-6 yıl süregeliyor))). Belki de burnumuzun dibinde yaşanan gerçekler olduğu için. Bir anne ve savaşta doğan yavrunun gözünden ne izlendiğine bakmalısınız.

Almasını İstediğim : For Sama
Alacak Olan : American Factory - - - For Sama
Kazanan : American Factory


En İyi Kısa Belgesel Film

In the Absence
Learning to Skateboard in a War Zone If You're a Girl
Life Overtakes Me
St. Louis Superman
Walk Run Cha-Cha

Afgan bir kızın okuma, yazma öğrenmesi ve bunları yaparken çocuk olduğunu unutmayıp onlara kay-kay öğreten bir kuruluşun hikayesi. En iyi aktör dışında kesin olan kategori burasıdır.

Almasını İstediğim : Learning to Skateboard in a War Zone If You're a Girl
Alacak Olan : Learning to Skateboard in a War Zone If You're a Girl
Kazanan : Learning to Skateboard in a War Zone If You're a Girl



En İyi Yabancı Dilde Film

Honeyland - - - Makedonya
Corpus Christi  - - - Polonya
Parasite - - - Güney Kore
Les Miserables - - - Fransa
Pain and Glory - - - İspanya

Uluslararası dilde en iyi film.Adaylar arasında sadece buraya değil en iyi film ödülüne de aday olan Parasite diğer adaylar arasında oldukça ön plana çıkıyor. Kazanması muhtemel ve alacaklarda.

Almasını İstediğim : Parasite (((Güney Kore)))
Alacak Olan : Parasite (((Güney Kore)))
Kazanan : Parasite (((Güney Kore)))



En İyi Erkek Yardımcı Oyuncu

Tom Hanks - - - A Beautiful Day in the Neighborhood
Anthony Hopkins - - - The Two Popes
Al Pacino - - - The Irishman
Joe Pesci - - - The Irishman
Brad Pitt - Once Upon a Time in Hollywood

Joe Pesci'nin almasını isterdim ama neyse ki Sıkı Dostlar filmi ile bu ödülü almışlığı var. Onun dışında Al Pacino bence her zamanki gibi rolün hakkı ne ise onun daha da üstünde oynamış. Ustalara saygı buraya kadar derken artık Brad Pitt'in de oscar sahibi olma vakti geldi. Burası olmazsa neresi olacak daha. Daha önce 12 Maymun (((Twelve Monkeys - yardımcı oyuncu))) Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi (((The Curious Case of Benjamin Button - en iyi aktör))) Kazanma Sanatı (((Moneyball - en iyi aktör)))  ile aday olsa da kazanamamıştı artık kazanma zamanı geldi.

Almasını İstediğim : Brad Pitt - Once Upon a Time in Hollywood
Alacak Olan : Brad Pitt - Once Upon a Time in Hollywood
Kazanan : Brad Pitt - Once Upon a Time in Hollywood



En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Kathy Bats - - - Richard Jewell
Laura Dern - - - Marriage Story
Scarlett Johansson - - - Jojo Rabbit
Florence Pugh - - - Little Woman
Margot Robbie - - - Bombshell

Margot Robbie ismini Once Upon a Time in Hollywood ile bekliyordum. Fakat bu Bombshell ile oldu. Seyredemediğim filmlerden biri olduğu için onun hakkında iyi kötü bir şey yazamayacağım. Margot Robbie'yi bir tarafa bırakırsak burayı kazanması en muhtemel aday Laura Dern. Altın Küre'yi de kazanması buraya göz kırptığı anlamına geliyor. Tek bir sürpriz var bana göre oda en iyi aktris rolü muhtemelen es geçilip burayı verebileceklerine inandığım Scarlett Johansson.

Almasını İstediğim : Laura Dern - - - Marriage Story
Alacak Olan : Laura Dern - - - Marriage Story
Kazanan : Laura Dern - - - Marriage Story



En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı

Bombshell
Joker
1917
Judy
Maleficent: Mistress of Evil

Buranın favorisi yazılanlara ve tahminlere göre maalesef seyredemediğim Bombshell... Ama Joker'in kazanacağına inanıyorum. Makyaj Saç tasarım konusunda tabii Adnan Oktar tarikatı gibi bir oluşuma sahip olan Bombshell'i geçebilir mi? Zor gözükse de sonucu göreceğiz.

Almasını İstediğim : Joker
Alacak Olan : Bombshell
Kazanan : Bombshell



En İyi Film Kurgusu

Ford vs Ferrari
The Irishman
Jojo Rabbit
Joker
Parasite

Gönlümden geçen Ford v Ferrari'nin burayı kazanması. Kurgu olarak yanına yaklaşacak iki büyük rakibi olmasına rağmen gönlüm ondan yana. Diğer iki büyük rakipten ilki Parasite. Bong Joon-Ho öyle film yapmış ki akıllara zarar. Diğeri hikaye olarak oldukça iyi işlenen The Irishman. Bu üç adaydan kim alırsa alsın alkışlamak gerekir. Diğer iki aday sanki burada biraz geri planda.

Almasını İstediğim : Ford v Ferrari
Alacak Olan : Ford v Ferrari
Kazanan : Ford v Ferrari



En İyi Görsel Efekt

Avengers: Endgame
The Irishman
1917
The Lion King
Star Wars: The Rise of Skywalker

Geçen yılın en fazla konuşulan filmi Avengers: Endgame burada alması haktır ama 1917 de yabana atılır cinsten değildi. Gençleştirme tekniği ile sınıf film olan The Irishman bu iki aday kadar iddialı değil bence. Ama Ironman reis'e veda filmi Endgame sanki alacak gibi.

Almasını İstediğim : 1917 - - - Avengers: Endgame
Alacak Olan : 1917 - - - Avengers: Endgame
Kazanan : 1917


En İyi Film Müziği

Joker
Little Women
Marriage Story
1917
Star Wars: The Rise of Skywalker

Bu kategorilerde fazla söz söylemeye gerek yo. 1917 mi yoksa Joker'e mi gülecek ödül? hep beraber bakıp göreceğiz ama gönlüm 1917'den yana

Almasını İstediğim : 1917
Alacak Olan : Joker - - - 1917
Kazanan : Joker



En İyi Ses Miksajı

Ad Astra
Ford vs. Ferrari
Joker
1917
Once Upon a Time in Hollywood

Açık farkla kazanacağını tahmin ettiğim 1917 ve içimden bir ses sürpriz olabilirse Ford v Ferrari diye geçmesine rağmen favorim 1917'dir. Çok geri plana atılan Ad Astra teknik kategorilerde aday olmaması bendeki hayal kırıklığıdır.

Almasını İstediğim : 1917
Alacak Olan : 1917 - - - Ford v Ferrari
Kazanan : 1917


En İyi Ses Kurgusu

Ford v Ferrari
Joker
1917
Once Upon a Time in Hollywood
Star Wars: The Rise of Skywalker

Teknik kategorilerde tartışmasız bu yılın en iyi filmi 1917. Sürpriz yine tekrar Ford v Ferrari.

Almasını İstediğim : 1917 - - - Ford v Ferrari
Alacak Olan : 1917
Kazanan : Ford v Ferrari



En İyi Kostüm Tasarımı

Once Upon a Time in Hollywood
The Irishman
Jojo Rabbit
Joker
Little Women

Burada iki favorim var. İlki Once Upon a Time in Hollywood. Kazanması zor ama dizayn konusunda çok iyi iş çıkarmışlar. Little Women ise buranın gerçek starı. Kazanması en muhtemel film.

Almasını İstediğim : Little Women - - - Once Upon a Time in Hollywood
Alacak Olan : Little Women
Kazanan : Little Women



En İyi Görüntü Yönetmenliği (Sinematografi)

Once Upon a Time in Hollywood
The Irishman
1917
Joker
The Lighthouse

1917 kazanamazsa yazık ederler ama onun dışında The Irishman kazanabilir.
Almasını İstediğim : 1917
Alacak Olan : 1917
Kazanan : 1917


En İyi Yapım Tasarımı

The Irishman
Jojo Rabbit
1917
Parasite
Once Upon a Time in Hollywood

Yapım tasarımı konusunda da favorim her ne kadar 1917 olsa da Once Upon a Time in Hollywood yabana atılmaması gerekli.

Almasını İstediğim : 1917
Alacak Olan : 1917 - - - Once Upon a Time in Hollywood
Kazanan : 1917



En İyi Kısa Animasyon Filmi

Daughter
Hair Love
Kittbull
Memorable
Sister

Bu kategoride de hiç birini seyredemedim ama boş kalmasın Hair Love ve Kitbull diyelim.

Almasını İstediğim : ?
Alacak Olan : Hair Love - - - Kitbull
Kazanan : Hair Love


En İyi Kısa Film

Brotherhood
Nefta Football Club
The Neighbor's Window
Saria
A Sister

Yine boş kalmasın hiçbirini seyredemedim ama Brotherhood.

Almasını İstediğim : ?
Alacak Olan : Brotherhood
Kazanan : The Neighbor's Window


sinemayla kalın:)             

yorumlarınızı favorilerinizi yazmanız dileği ile.

26 Eylül 2019 Perşembe

The Thin Red Line - - - İnce Kırmızı Hat



Orijinal Adı : The Thin Red Line

Yapım Yılı : 1998

Tür : Savaş - Dram

Süre : 2 Saat 50 Dakika

Yönetmen : Terrence Malick

Oyuncular : Sean Penn - Adrien Brody - Ben Chaplin - George Clooney - Jim Caviezel - John Cusack - Simon Billig - Jared Leto - Tim Blake Nelson - Nick Nolte - John Travolta - Woody Harrelson - Elias Koteas -

imdb puanı : 7.6

Gerçekten sorgulamamız gereken o kadar soru işaretleri var ki bu yapımda... Terrence Malick resmen bunları yüzümüze vurmuş... Apolitik, anti-siyasi ya da ne derseniz deyin ama bence film resmen bize tanrının varlığını da sorgulamamıza neden oluyor... Şimdiye kadar savaş karşıtı olup savaşı anlatan en iyi filmlerden biri olan İnce Kırmız Hat'ta dünya tarihinde savaş gerekli midir? diye sorgulatıyor...


Yazıya geçmeden önce işte asıl sorulması gereken soru: Savaş gerekli mi? Acaba savaşlar ve çıkarlar olmasaydı hayatımız, dünyamız daha güzel olamaz mıydı? İnsanlar gerçekten millet, ülke kavramına bu kadar çok takılıp ya da daha doğru bir deyişle kendi çıkarlarına bu kadar çok takılıp insanlığını unutup içindeki sevgiyi ne diye köreltir? Ve bunu başardığında aslında büyük yenilgi olduğunu bile bile neden zafer kazanacağını düşünür... İnsanlar arasında ülke, millet kavramına körü körüne bağlanmak doğru mudur? Neden ırklar, soylar, geldiğin yer hatta doyduğun yer bazılarına göre bu kadar değerlidir? Herkes kendi için iyi olmasını diliyor fakat başka hiç kimseyi düşünmemek bencillik değil midir? Kendimizi düşünmeden ne birini seviyoruz ne de sevdiğimize değer veriyoruz... Belki de bazılarımız... Uzayıp gider bu sorgu cümleleri... Ben hep keşke diyorum... Keşke hep çocuk olarak kalsaydık... Çocuk olarak kalıp bir dilim ekmeği bölüşebilseydik... Ufak bir kaşıkta mutluluğu bulabilseydik... Ama buna izin yok... İzin vermeyen de insanoğlunun ta kendisi...

Aldous Huxley'in çok ünlü bir sözü vardı: """Belki de bu dünya başka bir evrenin cehennemidir""" bu yüzden mi acaba insanoğlu hep olumsuzluk yaşıyor? Belki de hepimiz büyük kötülerdeniz ve acı çekmemizin nedeni bu olabilir mi?

Dünya tarihinde sadece 317 yılın savaşsız olarak geçtiği söyleniyor. Koskocaman evrenimizde sadece 317 yıl... Yukarda yazdığımız her şeyin sorumlusu değil miydi insanoğlu aslında bunun da sorumlusu onlar güç, şöhret, para ve geride kalan her şeyin sorumlusu sadece 317 yıl savaşsız olarak geçirmişler. İtibarlık için tamahkar olan insanlar tabii ki savaşır ama asla neden savaştığını bilmez. Bu bazen bir kadın için olur, bazen bir toprak parçası için ve bazen de bir damla su için.


Bir kaç kelime karaladıktan sonra bu efsane filme geçelim. 1998 yapımı bu filmdeki vurgular her geçen saniye sizi sizden alıyor...Kaç yıl önce seyrettim bilmiyorum ama... Filmlerdeki ara sözlerle film incelemesi yapacağız ama en sevdiğim sözlerle filme geçelim:

"Karanlıktan ışığa,
Nefretten sevgiye;
Bunların hepsi aynı aklın ürünü mü?
Aynı yüzün yansıması mı?
Ey Ruhum!
Bırak da şimdi içinde olayım,
İçinde olayım ki
Dünyaya benim gözlerimden bak ve gör
Yaptığın şeyleri
Gör bak her şey nasıl da parlıyor?"


Bu kelimeler ile filme geçecek olursak tam olarak insanlığı ve tanrının varlığı sorgulanıyor. İnce Kırmızı Hat öyle bir film ki yaşamı değil yaşatmayan insanları  sorguluyoruz. Herkesin yaşama hakkı olduğunu sorguluyoruz ama tüm bunları yapamayacağımızı da.


Kısa bir ek bilgi ile ara verelim... Başta II. Dünya savaşına yol alıyoruz gerçek yaşanmış olaylardan sinema dünyasına açılan film. Daha doğrusu ufak bir kesiti Guadalcanal Muharebesi... Kesin olarak müttefiklerin zaferiyle sonuçlanmış bir savaş... Ama nasıl bir savaş olduğu hakkında bilgi vermek gerekirse Pearl Harbor'un intikamı olarak baktıkları bir çıkarma... Her iki taraf adına on binlerce ölü yüz binlerce yaralı...

Filme girerken timsahın gösterilmesi yönetmenin seçtiği bence en önemli unsurlardan biri...Timsah hem gücü hem de cesareti sembolize ediyor. İçimizdekileri çıkarmak için var olan olumsuzluklara karşı durmaya çalışmayı gösteriyor ayrıca sonsuzluğa uzanmak için korkmamamızın gerektiğini... Bir nevi yaşarken korkmadan durmaya çalışmak ya da ölüm ile gelen sonsuzluk...


""Doğanın kalbindeki bu savaş nedir?
Neden doğa kendisi ile mücadele ediyor?
Toprak denizle savaşıyor.
Doğanın içinde intikamcı bir güç mü var?
Yoksa bir değil de birden fazla güç mü var?""

Kendi içinde kendisi ile savaş yaparken insanoğlu çevresi ile de savaş yapmaktan kaçınmıyor... İnsan bazen beynini bazen kalbini dinliyor orada bile savaş varken çevresi ile kavga edip onlarla savaşması gayet normal belki de bu özelliği doğadan alıyor insanoğlu...


""Bu büyük kötülük acaba nerden geliyor?
Bu dünyanın içine nasıl girmiş?
Hangi kökten hangi tohumdan büyümüş?
Bunu kim yapıyor? Bizi kim öldürüyor?
Kim ışığımızı ve hayatımızı çalıyor?
Kim bizim de düşebileceğimiz durumu görüp bizimle alay ediyor?
Bizim yok olmamız dünyanın çıkarına mı?
Çimenlerin büyüyüp güneşin parlamasına bir katsısı var mı?
Bu karanlık senin içinde de var mı?
Sen de bu gecenin içinden geçtin mi?""

Saygıyı hak eden arasözlerden biri... Kim bizim yok olmamızı ister ki? Düşmanımız mı? Dostumuz mu? Yoksa her ikisi de mi? Ya da bu sıfatlara bile sahip olmayanlar mı? İnsanların değeri nedir ki? Cevabı çok basit aslında "Hiç"... Hiçiz herkes için birer hiç... Değerimiz olmadığı için savaşlar var... Aslında en önemlisi değersizleşiyoruz ve yok olup gidiyoruz... Bazen akıllardan bazen kalplerden bazen de bedenen...

Ne olursa olsun savaş sarmaşıkların ağaçları sarıp nefessiz bıraktığı gibi insanları sarıp öldürüyor... Bunu kimi zaman savaşla yapıyor insanoğlu kimi zaman aşkla...



""Hiç bir şey unutmanı sağlayamıyor
Her seferinde yeni baştan başlıyorsun
Savaş insana şeref kazandırmıyor, onu köpeğe çeviriyor
Ruhunu zehirliyor...""

Hayatın gerçekten de vurucu sözleri bunlar olabilir mi? Nerde nasıl kimle savaş yaparsan yap... Beynen, ruhen ya da kalben bunlar çok doğru kelimeler...


İnsanoğlu her şeyi yıkan yakan bir zihniyette olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu acaba? Erkekler kendilerini tanrı olarak görmeselerdi neler olurdu? Ya da soruyu sadece erkekler olarak almayıp gücü elinde görenler kendilerini tanrı olarak görmeseydi dünya nasıl bir yer olurdu?

Oyunculuk bakımından söz söylemeye gerek yok bence zamanın çok ötesinde oyuncular ile tarihe çıkmış bir film. Yönetmen açısından ise Terrence Malick'in gelmiş geçmiş en iyi filmi... İç geçişler o kadar etkili ki insana dokunuyor... Ayrıca müzikler söylemeye gerek yok usta isim Hans Zimmer'in kaleminden çıkmış...

1999 Akademi Ödüllerinde tam anlamıyla fiyasko yaşanmıştı... Sadece 3 dalda aday gösterilen Truman Show, 7 adaylığa rağmen hiç bir ödül alamayan The Thin Red Line (((İnce Kırmızı Hat))) ve 13 dalda aday olup en iyi film dahil 7 dalda ödül kazanan Shakespeare in Love (((Aşık Shakespeare)))... Ama o senenin en büyük yıldızı hem Truman Show'du hem de İnce Kırmızı Hat...


Akademinin anlamsız seçimlerinden sonra yavaş yavaş yazımızı bitirelim... Filmde geçen bir arasöz ile.

""O kıvılcım nerde şimdi
Her şey bir yalan
Gördüğün ve duyduğun her şey
Yutulacak çok şey var
Gelmeye devam ediyorlar birbirleri ardına
Bir tabuttasın, yürüyen bir tabutta
Seni öldürmek istiyorlar ya da yalanlarına katmak
İnsan sadece tek bir şey yapabilir 
Kendi olan bir şey bulur kendisini ada haline getirir
Eğer sizinle bu hayatta tanışmadıysam bunun eksikliğini hissedin 
Gözlerinizin tek parıltısıyla hayatım sizin olur... ""

Son kelimelerim savaş ruhu köreltir nerde kime karşı verdiğinin önemi yok... Savaşsız yıllara...


sinemayla kalın



puanım : 9.1